entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İş hayatı ve İstanbul

  • 1
ve yine ben...

hunharca geçen onca zaman zarfında bir şey yazmadım. gerçi artık takip ediliyor muyum bilmiyorum.

en son istanbul'da yaşadığımı bildirmiştim. Ankara-Sakarya ve en son İstanbul. Nereden nereye diyor insan. Anılar anılar...

Neyse Büyükşehir'in dertleri büyük oluyor azizim. Trafikti,arkadaşlardı vs vs Hepsi ayrı bir muamma. Şunu gördüm ki büyükşehirde arkadaş edinmek çok zor. Sakarya öyle miydi? Bir gün boş kaldığımı hatırlamam. Burada bildiğiniz arkadaşı elinizde tutmak için her gün ödün vermek zorundasınız.

Yaşam da pahalı diyenlere kısaca bahsetmek gerekirse; ortalama bir evde oturmak istiyorsanız 1000 TL den keseyi açmak zorundasınız. Sen de mi 1000 Tl veriyorsun derseniz.Tabii ki Hayır :) Bildiğiniz istanbul' da köy hayatı yaşıyorum. Her ne kadar İstanbul'un jet sosyetesine çok yakın otursam da köyde çatı katımda mutluyum.

İş yaşamı ise entrikalarla dolu. Herkes herkesin arkasından atıp tutuyor. Kimi diğerlerini aklınca tahlil ediyor, kimi iş bilgisinin cakasını satmaya çalışıyor, kimi patronluk taslıyor, kimi whatsapp grubu üzerinden isim vermeden ateş ediyor. Hatta bugün bir tanesine çok güldüm. Durun paylaşayım :D

"Ceeeeekkk herkes kendini bilecek..ceeeekkk herkes işini yapecekkk ahbap cavus köyünden cıkıp şehre inilicek..bilmiyorsa isini öğrenmeye çalişecek...onu da yapmıyorsa cenesini kapayecek...yok helallik sana kardeş, hesabı tek tek sorulecek..ne yaptıysanız bana 10 katı size dilencek..iyilikse iyilik, kötülükse kötülük heyyyy...dır dıra dır dır maşallah, hadi bana eyvallah...( Candan- Beyaz atışması müziğine sözlerin okunması önerilir)"

Geçen gün de bir değişik versiyonu vardı.. Patrona ithafen yazılmış bir yazı :D

KİFAYETSİZ MUHTERİSLER 

Kifayetsiz : Yetersiz
Muhteris   : Hırslı 

      Televizyon seyrederken birilerine bakıp da “Bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş” diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst pozisyonda bir görevi olan birileri, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı? “Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez” diye iç geçirdiniz mi hiç?

      İkisi de Amerikalı psikiyatri uzmanı olan Justin Kruger ve David Dunning, bu hissi çok yaşamış olacaklar ki, bir süre önce bir teori geliştirmişler;
      “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”

      Justin Kruger ve David Dunning fizyolojik ve zihinsel alanda yaptıkları çeşitli araştırmaların sonucunda Nobel ödülüne layık görüldüler.

       Bu araştırma sırasında Cornell Üniversitesi öğrencileri arasında bir test yapılır ve imtihan sonrası olağan “Nasıl geçti?” sorusuna cevap istenir. Soruların yüzde 10’una bile cevap veremeyenlerin kendilerine güveni müthiştir. Testin en az yüzde 60’ını doğru cevapladıklarını düşünmektedirler; hatta iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya ulaşabileceklerine inanmaktadırlar. Soruların yüzde 90’ından fazlasına doğru cevap verenler ise en alçak gönüllüler olup, yüzde 70 oranında doğru cevapladıklarını söylemektedirler.
Tüm sonuçların değerlendirilmesi sonrası Dunning-Kruger sendromu yazılır:

     1-Niteliksiz insanlar, gerçekte ne ölçüde niteliksiz olduklarının farkında değildirler.
      2-Üstelik niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler.
      3-Aynı zamanda gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp, anlamaktan da acizdirler.
      4-Eğer bu insanların nitelikleri belirli bir eğitim sonucu artırılsa, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlamaktadırlar.

        İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan yetersiz (kifayetsiz) kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve asla yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymamakta, aksine her şeyin hakkı kendi olduğunu düşünmektedir. Ancak bu cahillik ve haddini bilmezlik karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç haline gelmektedir. Bu nedenle günümüz toplumunda bazı eksiler, hızla artıya dönüşmekte. Sonuç olarak dilimizdeki tabiri ile “kifayetsiz muhterisler” hızla yükselmekte ve ön plana çıkmaktadır.
         Gerçekten bilgili ve yetenekli insanlarımız ise fazla alçak gönüllü davranarak bazı görevlere talip olmakta sıkıntı çekmekte veya başkalarının onu değerlendirmesini beklemektedirler. Değerlerinin anlaşılmadığını görünce de kendilerini daha da geriye çekmekte ve böylece meydan, kifayetsiz muhterislere kalmaktadır.
          Gerçek bilgi birikimine sahip iseniz, lütfen mütevazı olmayın, çevreniz tarafından ihtiras eksikliği ile suçlanmayın. Toplumun ön planında yer alan veya yakın çevrenizde bulunan bir dolu insana şöyle bir bakın, sanırım bu satırları okurken aklınızdan bir sürü isim geçti.

       Bertrand Russel yarım yüzyıl önce bu durumu şu cümleyle özetlemiş;
     
   “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken cahillerin küstahça kendilerinden emin olmalarıdır”

Anlayacağınız çok eğleniyorum. entrika,ihtiras her şey var... Allah sonumuzu hayretsin diyorum ve şimdilik hepinizi öpüyorum.
ZD kırmızı kanepeden yazmaya devam ediyor. Sanırım koltukları değiştirmenin vakti geldi :))

Hedef

  • 3



Biz stratejik hamlelerimizi yaparken burayı boşladık tabii...

Sizleri gelişmelerden de uzak bıraktım. Kaçınız merak ediyor bilemiyorum :)

Gerçi bu zaman zarfında o kadar çok şey oldu ki...Ben intikam almaktan vazgeçtim. İntikamı geçtim, tekrar sil baştan durumlara düştüm....

Neyse problem yok.Sakin olun...

Geçenlerde okuduğum bir kitapta bağlanma duygusunun beynin sağ lobundaki sezgisel bölgede faaliyete geçtiğini ve zamanla köreleceğini söylüyordu. Buna istinaden bende heyecen yapmamam gerektiğini anlamış oldum.

Sonuç intikam falan yok....

Eee ne oldu derseniz... Oturdum konuştum her şeyi.. Ve sonrası bana özel :p

....

İkinci stratejik hamlem ise daha önceden bana, senin hedefin yok zd diye diye kafamın etini yiyen arkadaşıma ithafen gerçekleştirmeye çalıştığım hedef tablosunu oluşturmak oldu. Kısa ve uzun vadeli hedeflerimi bir kağıda yazdım. Bunları burada paylaşmak isterdim lakin büyüsünün bozulmasından korkuyorum. Sizlere de tavsiyem hedeflerinizi oluşturun. İster uzun vadeli ister kısa vadeli...

Nedir bu hedef derseniz.. Hayatta yaşıyoruz ama ne için yaşadığımız konusunda birçoğumuzun fikri yok....diye düşünüyorum :) Hayatın akışına bırakmışız kendimizi gidiyoruz. Ne istediklerimizi yapabiliyoruz ne de yaptığımız şeylerden tat alabiliyoruz.

Kaçımız yaptığı meslekten tat alabiliyor. Ya da kaçımız bulunduğu konumdan memnun.
Kaçımız bir enstrüman öğrenmek istiyor.
Kaçımız bir spor dalıyla uğraşmak istiyor.
Kaçımız yabancı dil öğrenmek istiyor,kitap okumak istiyor bla bla....

İşte bunlar hedefimiz olmalı. Hedefsiz bir seyahat olmayacağı için...Yaşamımızda bir seyahat olduğuna göre....

İşte oturdum bunları tasarladım...Sizde deneyebilirsiniz...

Bugünlük bu kadar... ZD bu sefer kanepeden değil,parkenin üstünden bildiriyor..